28 Şubat 2009 Cumartesi

Ataol Otel - Bozcaada


Şubat ayının son günlerinde adada kalabileceğiniz iyi ve sıcak bir yer. Zaten başka bir yer de yok sayılır. Temiz, kaliteli, rahat bir otel. Kaloriferi zeytin küspesiyle yakılıyor. Yaz aylarında yarım pansiyon (akşam yemeği bir başka mekanda servis ediliyor), diğer zamanlar oda kahvaltı hizmet veriyor. İdarecisi Mustafa adalı, konuşkan bir insan. Oturun, konuşun, adayı tanıyın. Türk mahallesinde, meydana bakan bir yapı. Limana ve lokantalara yakın.

Yalova Restaurant - Çanakkale

Çanakkale’den geçerken Yalova Restoran’a uğramamak eksiklik. Hatta yolu Çanakkale’ye uzatıp, uğrama bahanesi yaratmalı bizim gibi.

Temiz, bakımlı, titiz bir mekan. Balık lokantalarının çoğunda bulamayacağınız tür balık ve deniz ürünlerinini hemen her zaman bulacağınız, başka zaman yüzüne bakmadığınız türlerin doğru pişirilip servis edildiğinde ne de güzel şeylere dönüştüğünü göreceğiniz bir yer. Uskumru’nun doğru şekilde yapıldığında ızgarasının da yeneceğini ve Zargana’nın alüminyum folyo’da dereotu ve tane karabiberle pişirilebileceğini burada gördük. Sert kabuklu deniz ürünlerinden deniz tarağı ve istiridye ailesinin salata ve fırında soslu servislerini burada tattık.

Büyük şehirlerdeki, turistik yörelerdeki açgözlü işletmecilerin uyguladığı yüksek fiyatları da beklemeyin. Memnuniyetiniz fiyatlara oranla oldukça yüksek olacak. On yıllara uzanan geçmişiyle mekan ve personel yönünden endişeniz olmasın.

Mekanın adı; kurucusunun en yakın arkadaşının köyü olan Çanakkale’nin Yalova Köyü’nden geliyor.

Sitesini de özellikle inceleyin. http://www.yalovarest.com/

Harita: http://maps.google.com/maps?f=q&source=s_q&hl=tr&geocode=&ie=UTF8&t=h&layer=x&g=%C3%A7anakkale&ll=40.14939,26.400254&spn=0.00187,0.004807&z=18

22 Şubat 2009 Pazar

Caffe Nero - Bebek


Caffe Nero'yu ilk kez Bebek - İstanbul şubesiyle tanıdık. Girişte gözüme bir masadaki Aida bardaktaki çay ilişmişti, büfeye sordum, "evet" dediler, demlenmiş çay servisimiz var. İşte Caffe Nero'nun en önemli özelliği bence bu. Meşhur Aida bardakta, demlenmiş, bergamot aromalı çay içebiliyorsunuz. Kahve Dünyası ve Starbucks ve diğerleri 0, Caffe nero 1.
Sonra kablosuz internet bağlantısı ücretsiz. Starbucks 0, Caffe Nero 2.

Yiyecek büfesi de diğerlerinden zengin. Çorba bile var. Sandviç ve benzeri çeşitleri de fazla.

Gelelim Bebek şubesine. Dört katlı, hekese, her zevke uygun. Bebek ölçülerinde kısıtlı da olsa terası var, bahçesi var, koltuk grupları, sandalyeler.

Üçüncü katta, denize bakan pencere önündeki dörtlü grubu boş bulunca tadını çıkardık. Günlük gazete çeşitlerini bulup okumak mümkün.

Türkiye için yapılmış internet sitesini bulamadım. Ekşi Sözlük'te de fazla bilgi yok henüz.

Fiyatlar ne az, ne çok. İstanbul, hatta bebek için fazla bir şey diyemiyorum.

3. gol, daha önce Tchibo'nun yaptığı 10. içeceğin bedava olması. Kasadaki kuponlardan edinip, her içecek için bir kaşe vurduruyorsunuz. Starbucks ve Kahve Dünyası 0,Caffe Nero 3.

Caffe Nero hızla yayılıyor, bundan sonra da kendilerini tercih edeceğiz gibi görünüyor.

Kartanesi - Uludağ


2009 Ocak tatilimizi bu otelde yaptık. İyi planlanmış, iyi işletilemediğini düşündüğümüz, konumu fena olmayan Uludağ oteli. Basit eksikler giderilse pek ala hiç düşünmeyin gidin derim. Notlar:

- Açık büfe kalitesi ortanın altındaydı. 20 çeşit tatlıdan hiç biri standardı tutturamamıştı.
- Öğlen uykusu saatinde üst katımızdan gelen inşaat sesiyle uyandık. Resepsiyonla üç görüşme yaptık. Önerileri gürültüyü kesmek yerine odayı değiştirmek oldu.
- “sinema salonu” aslında tv salonu dışında bir şey değil. Havasız, bakımsız bir yer. Kaldığımız sürece hiçbir film gösterimi yapılmadı, yapılacağını belirten bir ilan da göremedik.
- Havuz ve jakuzi ısıtması yapılmamış, suları arıtılmamış, devirdaim gücü yetersizdi. Havuz çevresi de uzun zaman süpürülmemiş görüntüsü veriyordu.
- Birinci bölgede 10 TL olan kayak kirası kartanesi’nde 40 TL idi. Birinci bölgede ders saati boyunca kayak kirası ve skipass ücrete dahil, kartanesinde extra. Kar motosikletinin saati 150 TL
- Oteldeki iki şömine de kullanılmıyor, süs olarak bekliyorlar. Otelde şömine demek, içinde yanan odunlar demektir, bunlar öyle değil. Şöminecinin vitrinindeki gibiler.
- Otel odalarında bulmaya alışık olduğumuz terlik, kulak çubuğu, kibrit, dikiş seti vb. hiçbir şey yoktu. Yanımıza almadığımız için terliksiz dolaşmak zorunda kaldık. Banyo ve duşa sıvı sabun konmuş.
- Şarapların bir kadehini bitirmek bile zor, kullanılan zeytinyağı düşük kalite veya bir başka bitkisel sıvı yağ. Ana yemeklerin çoğu bol kepçe lokantası menüsünde rastlanan şeyler. Salçalı etler vb.
- Peynirli poğaçaların içinde peynirin ancak izi var.
- Fitness centerdeki aletlerin tümü bozuk veya çalışmaz durumda.
- Sabah saatlerinde lobide otururken üşüdük, ısınmak için görevlileri uyarmak gerekti.
- İnternet odasında saat ücreti 8 TL. kablosuz bağlantı yalnızca lobide ve o da ücretli. (telekom müşterisiyseniz ve şifre aldıysanız ücretsiz kullanıyormuşsunuz)
- Oda temizliklerini detaylı inceyince pek ince temizlik yapılmadığı belli oluyor. Kimi koridorlarda temizlenmemiş ve kapısı açık duran odalar günlerce bekliyor. Aynı koridorlar da toz toprak içinde.

Yatırım değerine göre eksik işletilen tesisler beni üzüyor. Leblebi büyüklüğünde zeytinle kim kimi kandırabiliyor?